Saç ekimi, saç dökülmesi yaşayan her kadın ve erkeğin yaptırmak isteyebileceği estetik bir müdahaledir. Saç ekimi temelde 3 aşamaya dayanan basit bir cerrahi müdahale olmasına rağmen, her işte olduğu gibi ince detaylara sahiptir.
Bu yazıda sizlere her saç ekimi yaptırmak isteyenin aklına takılabilecek, şehir efsanesine dayanan bazı doğru bilinen yanlışlardan ve bunların doğru olanlarından bahsedeceğiz. Öyleyse başlayalım.

Saç ekimi hakkında doğru bilinen yanlışların başında saç ekiminin acılı bir işlem olduğu bilgisi gelir. Ancak bu bilgi yanlıştır. Saç ekimi işlemi öncesinde yapılan lokal anestezi sayesinde ağrısız ve acısız bir süreçtir. Saç ekimi ameliyatı temelde 3 aşamaya dayanır. Bunlar saç ekimi öncesi lokal anestezi, saç greftlerinin dönor bölgeden alınması ve greftlerin hedef bölgeye ekilmesidir.

Saç ekimi işlemlerinde donör bölge ve hedef bölgeye lokal anestezi yapılarak ekime hazırlanır. Ekim öncesi hastaya yapılan lokal anestezi sayesinde saç ekimi işlemi ağrısız ve acısız şekilde gerçekleşir.

Genel kanının aksine erkeklerde 20li ve 30lu yaşlar, saç ekimi için erken sayılmaz. İnsanların çoğu saç durmasının sona erdikten sonra saç ekimi yaptırılması gerektiğini düşünür. Ancak temelde saç ekimi yaptırmak için saç dökülmesinin yavaşlaması veya durmasını beklemeye gerek yoktur.

Bilinenin aksine saç ekimi çok geç yaşlara bırakılmaması gereken bir işlemdir. Saç ekimi yaptırmak için donör bölge olarak belirlenen 2 kulak arasındaki saçların güçlü ve sağlıklı olması gerektiğinden erken yaşlarda saç ektirmek daha avantajlıdır. 40lı yaşlardan sonra ise erkeklerde hem saçlar seyrelir hem de donör bölgedeki saç kökleri zayıflar. Bu sebeple saç ekiminin geç yaşlara bırakılmaması oldukça önemlidir.

Saç dökülmesi, erkeklerin daha çok karşılaştığı bir problem olmakla beraber kadınlarda da görülen sağlık problemlerindendir. Kadınlarda kellik ya da androgenetik alopesi, hormonel değişiklikler, menopoz, tiroid problemleri, tansiyon ilaçları ve doğum kontrol hapları sebebiyle görülebilir. Bu açıdan kadınlar da saç ekimi kliniklerine başvurabilir, saç dökülmesi ve seyrelmesi sebebiyle oluşan sağlıksız görünümden kurtulabilirler.

Saç ekim işlemlerinde her zaman doğal bir sonucun ortaya çıkması hedeflenir. Hastaların donör bölgelerindeki kendi saç köklerinden alınarak yapılan saç ekimi, doğal bir sonuç alınmasında oldukça etkilidir. Ayrıca saçların ön çizgisine dağınık bir ekim yapılarak daha doğal bir görüntü alınması hedeflenir.

Saç ekim işlemi estetik bir müdahale olduğu kadar cerrahi bir işlemdir de. Bu yüzden saç ekiminde herhangi bir komplikasyonun olmadığı söylenemez. Saç ekim sonrasında ödem, şişlik, kabuklanma, enfeksiyon gibi riskler bulunabilir. Enfeksiyon, kesi veya delme içeren her cerrahi işlemde olası bir risktir. Ancak ekim yapan uzman ekibin gerekli dikkati göstermesi ve doğru anda doğru müdahaleyi yapmaları sayesinde enfeksiyon riski en aza indirlebilir.

70li yılların sonunda saç ekimi, yapay saç telleri kullanılarak gerçekleştiriliyordu. Keşfedildiği dönemde büyük ses getiren suni ya da biofiber saç ekimi sonrasında oluşan komplikasyonlar sebebiyle bazı ülkeler tarafından incelemelere tabi tutulmuştur. 1983 yılında ise Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), suni saç ekimini Kuzey Avrupa’da yasaklamıştır. Amerika’nın akabinde farklı ülkeler de suni saç ekimini kendi ülkelerinde yasaklamışlardır.

Günümüzde ise saç ekim işlemleri kişinin kafa arkasından alınan ve genetik olarak dökülmesi zor olan saç köklerinin kelleşme olan bölgeye ekilmesi yöntemiyle olur. Saç ekimi günümüzde başkasının kafa ya da vücut bölgesinden alınan saç kökleriyle yapılmaz. Saç ekim işleminde kişinin kendi saç kökleri kullanılır.

Başkasından saç telleri alınarak saç ekimi yapılıp yapılamayacağı uzmanlar tarafından araştırılmaktadır. Ancak şu an için bu tarz bir saç ekiminin başarılı sonuçlar verdiği bulgulanmamıştır. Başkasından alınan saç köklerinin hastaya ekilse bile bir süre sonra saçları reddetme ihtimali bulunduğundan bu tarz bir saç ekim işlemi günümüzde başarılı sonuç vermemektedir.

Saç dökülmesi yaşayan kişilerin saç kayıplarını önlemek için başvurduğu yöntemler arasında saç ilaçları gelir. Saç dökülmesini engellemek için kullanılan FDA onaylı 2 ilaç bulunmaktadır. Bunlar Finasteride ve Minoksidil ilaçlarıdır. Bahsedilen ilaçlar, saç dökülmesini engellemede ve saçları güçlendirmede oldukça etkili olsa da dökülen ve tamamen ölen saç kökleri için herhangi bir çözüm sunmamaktadırlar.
Saç ekimi özellikle genetik sebeplerle saç dökülmesi yaşayan erkek veya kadınların başvurduğu estetik bir müdahaledir. Genetik saç dökülmeleri sonrasında saç kökleri herhangi bir şekilde geri gelemeyeceğinden saç ekim kliniklerinde ekim yaptırmak iyi bir seçenek olarak önümüze çıkacaktır.

Saç dökülmesi, erkeklerde 20li yaşlarıp başlayıp 40lı yaşlara değin yoğun bir şekilde devam eder. 40 lı yaşlardan sonra ise hastaların saç dökülmesi yavaşlasa da devam eder. Geç yaşlarda hastanın ön ve tepe bölgesinde saç açıklığı iyice artar.Hastaların kelleşme oranı yüksekse, donör bölgede yeteri kadar saç kökü kalmadıysa saç çizgisinin gençlik dönemindeki gibi olması mümkün değildir. Yani geniş kel bölgeye sahip olan hastaların saç ekim işlemlerinden beklentilerini yüksek tutmaları gerekmektedir.

Saç ekimi her mevsim yaptırılabilir ve her mevsim başarılı sonuçlar elde edilebilir. Yaz mevsiminde saç ekim yaptırılmaz veya yaz aylarında saç ektirmek sakıncalıdır ifadeleri günümüzde şehir efsanesi olarak akıllarda kalmıştır. Temelde doğru klinik ve uzmana başvurduğunuzda saç ekimi kusursuz bir şekilde gerçekleşir. Yaz mevsiminde saç ektirildiğinde ise dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.

Yaz mevsiminde saç ektirdiğiniz zaman ekim işleminden sonra işlemli bölge, 1 ay boyunca direkt güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır. Onun dışında gölgeli ortamlarda durmanızda bir sakınca yoktur. Saç ekiminden sonra havuz veya denize girmek ise suyun içindeki klorlu ve tuzlu su sebebiyle sakıncalı olmaktadır. Saç ekimi yaptıran hastaların ekimden sonra ilk 2 hafta deniz veya havuza girmemeleri, greftli bölgeyi suya çokça maruz bırakmamaları gerekmektedir. İki haftanın ardından ise doktorunuzun danışmanlığında havuza veya suya girmenizde sakınca yoktur.